6 Ekim 2017 Cuma

YANILGI

  Dev binalar arasında "yaşadığını sanmak" uğruna terk ettik bereketli topraklarımızı ve bir avuç toprak ile doldurduğumuz saksılarda kendimiz gibi tutsak bitkiler yetiştirdik. Kurudular anlam veremedik. Dal budak sardılar, eve barka sığdıramayıp kapı dışarı ettik. Göz ardı ettik rahat yaşamak uğruna kuruttuğumuz yeşili ve kirlettiğimiz tonlarca maviyi. 
  Doğanın bir parçası olup düşünemediğini, hissedemediğini sandıklarımıza zarar vermeden, onlarla birlikte yaşamı paylaşmak vardı; günden güne büyüyen cam ekranların ardındaki sanal yaşamlarla bütünleştik. İmrendik, kıskandık, nefret ettik; eleştirmeyi, kınamayı, insana güvenmemeyi öğrendik. Masumiyetimimizi sadece bedenlerimiz büyürken değil, şehirlerimiz gelişirken de yitirdik. Kalabalıklaştıkça bencilleştik, yalnızlaştık. Özümüzden uzaklaştıkça daha da fazlasını istemeye başladık. Aslında hiç ihtiyacımız olmayanı ve bazen hakkımız olmayanı isterken en temel haklarımızdan feragat ettiğimizi fark edemedik. Ezildikçe ezdik, sömürüldükçe sömürmeyi öğrendik. Ekmeğimize kan bulaştı, gözümüzü yumduk, yine de yedik. İlk kanlı lokmamızda biz, aslında insanlığımızı yitirdik. 
  Doğa mı? O artık öcünü alacağı günü, kıyameti bekliyor.