20 Ağustos 2016 Cumartesi

VEDA 34 (Oktay)

   Siteye girip girmeme konusunda kararsız kalmıştım. Belki de önce Şebnem’i ya da Onur’u aramam daha uygun olacaktı, bilemiyordum. Bir müddet güvenlik noktasının gerisinde bekledikten sonra aramamaya karar verdim. Araçla bariyerlerin önüne ilerledim. Güvenlik görevlisi açık olan pencereden kafasını dışarı doğru uzatıp kime geldiğimi sordu. “B blok, 6 numara; Oktay Beyler.” dedim. Tekrar içeri girip telefonu kulağına götürdü. Birkaç saniye sonra bariyerler kalktı ve içeri girdim. Arabayı boş bulduğum bir yere park ettikten sonra B bloğa ilerledim. Asansörle yukarı çıkarken gergin olduğumu fark ettim. Kalbim hızlanmıştı. Ben de nefes alışverişimi yavaşlattım. Vücudumu gerilecek bir durum olmadığına inandırmaya çalışıyordum.
   Dairenin kapısı açıktı ve Şebnem kapıya yaslanmış beni bekliyordu. Sinirli görünüyordu. Yeni bir şey değildi bu. Beni hiçbir zaman sevmemişti ve bunu belli etmekten de çekinmezdi. Cesaretimi topladım ve ona doğru yaklaştım. “Günaydın” dedim. “Kusura bakma sizi rahatsız ediyorum sabah sabah.” “Olur mu Oktay, buyur içeri gel” dedi. Sesi kuru ve de soğuk geliyordu. İçeri girdiğimde Berna’yı göremedim. Belki de uyuyordu. Salona doğru ilerlerken, “Berna nerede?” diye sordum. “Çıktı” dedi. “Anlamadım! Nasıl, ne zaman çıktı?” Yüzünde sen karının nerede olduğunu nasıl bilmezsin. Ne sorumsuz ve de ilgisiz bir adamsın ifadesi vardı. O öyle düşünmüyordu belki ama benim aklımdan tam da bunlar geçmişti. Tedirgin olmuştum. Onu aramak üzere telefonumu çıkardım. İki cevapsız çağrı vardı. Ömür aramıştı. Kısa bir duraklama sonrası Berna’yı aradım. Açmıyordu. “Bir saat oldu çıkalı. Kuaföre uğrayacaktı. Sitenin kuaförü C bloğun altında. Bir bak istersen, belki de oradadır.” Dedi. Teşekkür ettim ve alelacele dışarı çıktım. Asansörün gelmesini beklerken geriye döndüm. Şebnem hala kapıda bekliyordu. Utana sıkıla “Onur’a geçmiş olsun dediğimi ilet olur mu? Daha önce arayamadım, kusura bakmayın.” Dedim. Şaşırdı. “Anlamadım!” dedi. Tam o sırada asansör gelmişti. “Neyse” dedim. “Sonra görüşürüz. Mutlaka arayacağım.” deyip asansöre bindim ve aşağı indim.
   Koşar adımlarla kuaför salonunun önüne kadar geldim. Berna içerideydi. Saçlarını boyatmıştı. Ödeme yapıyordu. Yüzü gülüyordu, iyi görünüyordu. Neden mutsuz olmasını bekliyordum ki zaten. Bir an ne diyeceğimi bilemedim, geri dönüp arabaya doğru yürümeye başladım. Uzun zamandır hiç böyle heyecanlanmamıştım. Sonra da o gece, Ömür’ün kapısında beklerken hissettiğim heyecanı anımsadım, utandım. Pişmandım. Ve bu noktadan sonra vazgeçersem daha da pişman olacağımı düşündüm. Tekrar geri döndüm. Berna kuaförden çıkmış, bahçe kapısına doğru geliyordu. Sabah güneşi yüzüne ve saçlarına vuruyordu. Saçlarının kızıllığı güneşin de etkisi ile iyice belirginleşmişti. Yüzünde eski günlerden kalma tatlı bir gülümseme vardı. Durdu. Gözlerini kapattı, kafasını kaldırdı. Derin bir nefes aldı. Dudaklarının kavsi artmıştı. Gözlerini açtı ve açar açmaz yüzü yeniden soldu. Göz göze gelmiştik. Ona doğru adım attım. O ise sendeleyerek yandaki güllerin sarılı olduğu demir kapıya doğru uzandı. Sonrasında hızla elini çekti. Yanına koştum. Avucu kanıyordu. Diken batmış olacaktı. Cebimden peçete çıkardım ve avucuna bastırdım.

5 yorum:

  1. bigün bikerede toptan okuycam bunu :) yaz sıcağında olmadı, işallah kışın artık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nasıl istersen canım ;) Tabi kışa biterse :))

      Sil
  2. İyi hadi evlilikleri kurtuluyo galiba ... Oktay değişmez bence.

    YanıtlaSil
  3. Her ayrıntıyı görür gibiyim.
    Kalemine sağlık.

    YanıtlaSil