Çocukluktan kalma uzun bir zaman dilimi.
O zamanlar da bu gezegene delicesine tutkunum. Eve girmek nedir bilmiyorum. Girdiğimde ise kapı, pencere neresi olursa; açık bulduğum ilk fırsatta kaçıyorum.
Mahalledeki tüm kedi yuvalarının yerini biliyorum. Ellerimin üzeri yeni doğmuş yavruların annelerinin tırnak izleriyle dolu. Karnım zırt pırt kuduz aşısı yapılmaktan mor berelerle bezenmiş.
Evimiz zemin katta. Kapının önü köpeklerin uğrak yeri. Annem artık benden köşe bucak ekmek kaçırıyor.
İlk ektiğim tohum bir elma çekirdeği. Sonra ayva, karpuz… Ne bulursam toprağa sokuşturup duruyorum ve sonu hep hüsran. Çocuk unutur derler ya öyle değil, hepsinin hayal kırıklığını tek tek hatırlıyorum.
Anneme ilk götürdüğüm çiçek buketi, anaokulu çıkışı evden çok uzaktaki mezarlıktan topladığım kardelenler ile yaptığım. Geç kaldım diye kızacak korkusuyla eve koşuşum ve yüzünde gördüğüm mutluluk ifadesinin bendeki yarattığı şaşkınlık… Her anı keyifliydi.
Doğma büyüme Orduluyum. Köyümüz kış hariç tüm mevsimler yemyeşil. Çocukluğumda yaz kış, insanı da kurdu kuşu da çok olurdu. Şimdi olduğu gibi yazdan yaza ziyaretlerden ibaret değildi şenliği.
Doğma büyüme Orduluyum. Köyümüz kış hariç tüm mevsimler yemyeşil. Çocukluğumda yaz kış, insanı da kurdu kuşu da çok olurdu. Şimdi olduğu gibi yazdan yaza ziyaretlerden ibaret değildi şenliği.
Şehri pek sevmezdim. Köyün hayalini kurmaya ilkbaharın gelişiyle başlardım. Evciliklerimiz bile ağaç tepelerinde ya da orman kıyısında, köşesinde olurdu bizim. Öyle üzülüyorum ki en iyi haliyle bile dört duvar arasında geçen çocukluklara.
Bir yaz yine kuzenler toplandık, belgesel hazırlıyoruz muhabbetine ince bir dere boyunca bir kilometre kadar aşağıdan yukarıya tırmanıyoruz. Birimizin elinde çalı çırpıdan yapma kamera, diğerinde güya mikrofon; gördüğümüz kurbağaları, koca koca sülükleri, börtü böceği inceliyoruz. Şimdi biliyorum ki dünyanın en güzel kanyonunda geziyor olsam bile o anki heyecanı, tadı vermeyecektir.
..................
Bir yaz yine kuzenler toplandık, belgesel hazırlıyoruz muhabbetine ince bir dere boyunca bir kilometre kadar aşağıdan yukarıya tırmanıyoruz. Birimizin elinde çalı çırpıdan yapma kamera, diğerinde güya mikrofon; gördüğümüz kurbağaları, koca koca sülükleri, börtü böceği inceliyoruz. Şimdi biliyorum ki dünyanın en güzel kanyonunda geziyor olsam bile o anki heyecanı, tadı vermeyecektir.
..................
Ben şanslı bir çocuktum; güzel bir çocukluk geçirdim, şanslı çocuklar tanıdım. Şimdi hepsi mutlu yetişkinler oldu ve mutlu çocuklar yetiştiriyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder