Ameliyatın üzerinden daha bir
gün bile geçmemiş olmasına rağmen, sanki günlerdir o yataktan çıkmıyormuş
gibiydim. Kaç kez uyudum, bilmiyordum. Ancak her uykuya dalışımda sanki yeni
bir geceyi sabaha kavuşturmuşum hissiyle uyanıyordum. Sırtım ağrıyordu.
Ağrıyı hafifletmek üzere gövdemi sağa doğru çevirmeye çalıştığım anda göğsümde
keskin bir sızı hissettim. Yastığımın yanı başında duran PCA butonunu aldım,
birkaç kez bastım. Artık daha az acı hissediyordum ancak dilim damağım halen
kupkuruydu. Keşke birkaç yudum su içebilseydim. İlk defa sigaradan başka bir
şeyi bu kadar çok istiyordum.
Berna, buralarda olmalıydı. Sabah bir ara Onur uğramıştı.
Konuşmak istemiyordum o zevzekle, uyuyormuş gibi yaptım. Bir süre başımda
dikildi, deskteki hemşirelere bir şeyler sordu, sonra da gitti. Karımı
görebilmeyi çok istiyordum. Her tarafından hortumlar sarkan birisi için basit
bir istek olsa gerekti. Üstelik büyük bir ameliyat geçirmiştim. Anlattıkları
kadarıyla birkaç kez arrest olmuşum. İlkinde Berna döndürmüş beni.
Havaalanında. İlk müdahaleyi o yapmış. Şu an yaşıyor olmamı büyük oranda ona
borçluymuşum.
Kendime geldiğim andan beri sürekli dua ediyordum.
Hatırladığım bütün sureleri defalarca kez okudum. Şükürler ettim. Daha önce
yaşamayı bu kadar istediğim bir anı hatırlamıyordum. Yaşamak, yaşarken değil de
ölümün kıyısındayken önem kazanmıştı. Zaten hep öyle olmaz mı? Ne kadar da
saçma.
Yaşamamı isteyen tek kişi ben değildim üstelik. Sabahtan
beridir yarım saatte bir gelip ilacımı ayarlayan, drenleri ve idrar çıkışımı
takip eden hemşire de bunu fazlasıyla istiyormuş gibi görünüyordu. Ya da sadece
işini iyi yapıyordu kim bilir.
Ünitede yaklaşık bir düzine hasta vardı ancak görebildiğim
kadarıyla benim dışımdakilerin çoğu entübeydi. Yakında buradan çıkarım diye
düşündüm. Doktoruma sormak istiyordum ancak henüz kendisini görememiştim.
Uyuduğum sırada gelmiş olmalıydı. Hemşire ateşimi ölçmek üzere yanıma
yaklaştığında ona sordum.
“Öğleden sonra özel oda boşalacak, sizi
oraya alacağız doktor bey.” dedi. Ona biraz da mahcup bir şekilde
karımı görüp görmediğini sordum. Görmemişti.
Yaklaşık bir saat kadar sonra aynı kızcağız
tekrar geldi ve servise geçeceğimi haber verdi. Hemen arkasından açık mavi
önlüklü zayıfça bir oğlan sedyeyi önü sıra iterek yatağımın yanına yaklaştırdı.
Vücudumun dört bir yanından sarkmakta olan kabloları, hortumları ve uçlarında
sallanan zımbırtıları düzenledikten sonra getirmiş olduğu sedyeye kaymam gerektiğini
söyledi. Hemen öncesinde ise hemşire hanım beni, yanı başımda duran monitörden
ayırıp, sedyenin ayak kısmında duran seyyar monitöre bağlamıştı. Sedyeye
geçtiğimde üzerimde sadece çarşaf vardı. Ne bir önlük, ne de bana ait başka bir
şey.
Yoğun bakımdan çıkar çıkmaz önce asansöre bindik.
KVC servisi bir üst kattaydı. Daha önce hiç sedye ile hareket etmemiştim. Tuhaf
geliyordu. Evimde bile olmadığım kadar çıplak bir şekilde, yabancı bir sürü
insanın arasında uzanmış yatıyordum. Odam, uzun servis koridorunun en
sonundaydı. Oraya ulaşana kadar her hasta odasının kapısında en az bir kişi vardı
ve geçişimi izliyordu. Ya insanların işi gücü yoktu ya da gerçekten ilginç
görünüyordum.
Odanın kapısı açılır açılmaz sedyenin ayakucunda
abim belirdi. Geldiğini bilmiyordum, çok şaşırmıştım. Beni görünce yüzüne
zoraki olduğu çok belli bir gülümseme yerleştirdi. Onu hiç bu kadar çökkün
görmemiştim.
“O kadar mı kötü görünüyorum?”
“Yok aslanım, ne kötüsü. Maşallahın var.
Yırttın artık kefeni, sana bişi olmaz evelallah.” dedi.
Sedye yatağımın yanına yaklaştığında, abim de yatağı
hazırlamaya uğraşıyordu. “Berna nerede?”
diye sordum. Cevap vermedi ama yüzünün asılmasına bakılırsa duymamış olamazdı.
Belli ki duymazdan geliyordu. Sorumu biraz daha sesli bir tonda yeniledim. “Bırak şimdi onu. Akşama annemler burada
olacak.” dedi.
“Kaç yaşındaki kadın, getirmeyin buraya. İyiyim ben.”
“Durmaz
şimdi oralarda. Seni görmek istiyor. Serapla beraber gelecekler zaten.”
“Abi, Berna nerede, söylesene.”
“Önce bi yerleş şuraya da konuşuruz.” Dedi. Yatağa geçerken canım çok yanmıştı. İstesem de konuşmaya
devam edemezdim zaten.
Personel oğlan, pijamam
olup olmadığını sordu. Bilmiyordum. Abim refakatçi koltuğunun üzerinde duran
poşetleri kurcalamaya başladı. Oradan bir don ile önü düğmeli pijama takımını
çıkardı. Bu arada orta yaşlı bir hemşire içeri girmişti. Çamaşıra gerek yok
dedi, boşuna giydirmeyin. “Sonda
çıkmayacak mı?” diye sordum. “Doktor görsün
de önce, sonra çıkaracağız.” diye cevap verdi. Bu arada pijamalarımı giymeme
yardımcı oldu, ilaç şişelerini yerleştirdi, beni seyyar monitörden ayırıp
yatağın yanındaki monitöre bağladı. Oksijen kanülünü de burnuma yerleştirdikten
sonra odadan dışarı çıktı. Abimle baş başa kalmıştık.
“Berna nerede?” diye sordum yeniden. “Bilmiyorum” dedi. Koltuğun üzerindeki poşetleri işaret ederek “Şunları bıraktı, sonra da hışımla çıktı,
gitti.” dedi. Bir de bu var deyip
pantolonunun arka ceplerini kurcalamaya başladı. İki parmağının arasında ufak
bir sim kart tutuyordu. “Seninmiş.”
Bakalım neler olacak... Sevgiler...
YanıtlaSilgörelim, bakalım ;)
SilBazı bölümleri kaçırsam da takip etmeye çalışıyorum. Siz iyisi mi şunu kitap haline getirin bir an önce de baştan itibaren bir daha okuyalım :)
YanıtlaSilZaten artık ilk bölümleri bulmak çok zor. En iyisi dediğiniz gibi yapmak :)
Silmerhaba blogunuzu yeni keşfettim bende beklerim:)
YanıtlaSilHoş geldiniiiz ;)
SilElinize emeğinize sağlık keşif etkinliğinden geliorum blogunuza.Ben de beklerim bloguma<3 sevgiler<3<3
YanıtlaSilHoşgeldiniz ;)
SilHay Allah nerde ki Berna ? Beyefendinin yanında olması lazım paşam,kendini kötü hissetmesin...
YanıtlaSilYeni hayatında Berna olmazsa üzülür sonra...
Berna affeder nasılsa.
Yüreğinden öperim Elif'cim ellerine sağlık.
Ohhh çok iyi geldin bana okumakdan büyük keyif aldım yine.
Haftaya görüşmek üzere,bana İzmit yolları göründü yine,Ankara 'ya dönünce yeni bölümleri okumak ümidiyle hoşçakal oğluşu öpüyorum.
Sağlıkla kal...( Bu arada Oktay'ya fazla acımasın Berna-Onur'a da bir ara bir tokat atsın şöyle okkalı..!,eminim Şebnem de farkındadır O yüzden Oktay'a o kadar kızgın,)
Biz de çoook öpüyoruz teyzesi ;)
SilBakalım neler olacak, arayı açtım yine.
Daha önce okumuş, yorum yazdığımı sanıyordum. Daha önceki birkaç bölümü de okumuştum, diyalogların birbiriyle akıcılığı uyumlu gidiyor. Devamını beklemedeyim.
YanıtlaSilÇok teşekkürler. Bu aralar pek yazma fırsatım olmuyor ama...
SilBence bu yazılarını bir an önce toparlamalısın kalemine sağlık . Bloğuma beklerim bende Esen kal !
YanıtlaSilHoşgeldiiin ;) Geliyorum hemen iadeyi ziyarete.
Silseyyan hanımdan başladım dinlemeye. soyadı oskay imiş. çok sevdiğim bi hoca var. ünsal oskay. acaba annesi mi onun :)
YanıtlaSilciddiye alıp da araştırdım valla ;)
Silama ne güzel yorumlar var hocanın hakkında
Ne güzel bi anlatımınız var ! Devamını bekliyorum :)
YanıtlaSilTeşekkürler. sona yaklaştık sanırım ;)
SilSevgili buzlu kalem. Artık uğra bloğuna.
YanıtlaSilBerna yeni bir şey öğrendi sanırım!. Off Oktay offf valla bence affedilecek tarafı yok 😤🙃
YanıtlaSil