Bir otel odasında, gece yarısı...
Saatler süren avare yürüyüşün ardından, ellerim görevi teslim
almış. Parmaklarım bilgisayarın tuşları üzerinde,
başıboş ve de serseri. Onu da birbirinden habersiz, amaçsız, kaygısız. Kursağımda,
aşk cümleleri ve özlemini duyduğum duygular yüreğimde.
Geçmiş; karanlık ve soğuk. Geçmiş; bir o kadar heyecan dolu.
Heyecan denilen duygu artık tastamam geçmişte kalmış. An heyecanı anılarda
bırakmaya alışma anı. An huzur anı.
Fakat….
Anılardan kopup gelen, anın huzurunu bozan o ses… Kulaklarımın
duyamayacağı kadar uzaklardan gelip de tüylerimi ürperten ses. Senin sesin. Kokunu
ardından sürükleyen, yüreğimin zarını titreten sesin.
Ve anıların ile kokunu karıştırıp, kalbimde yeniden taht kurmaya
çalışan hayalin. Tıpkı sen; bencil, kibirli ve uykularımın düşmanı.
Dünüm, geçmişim, şuanın gerisinde kalanım. Ve hep geçmişte kalacak
olanım. Benim olmayanım. İyi geceler.
An huzur anı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder