12 Nisan 2016 Salı

Hokkabazın Son Sözleri

 Her basamakta, gıcırdaması geçmeyecek bir sahneye doğru yol aldığımı tekrar tekrar fark ediyorum. Ortam puslu. Tavandan büyükçe bir avizenin neresine ait olduğu belirsiz bir kayış sarkıyor.
 Yüksek kubbeli binanın duvarlarında hafiften bir esinti var. Yılların köşe arası tozunu temizlemeye gücü yetmeyecek derecede zavallı bir esinti bu. Havada asıl duran toz zerreciklerini de önüne katıp ciğerlerimde son bulan, kaderi noksan bir esinti.
 Hayatımın herhangi bir aşamasında bana temas etmiş olan herhangi biri gibi. İsimsiz, yalın, özünden kopuk, yapmacık ve dört duvar arasında kayıp.
 Karşıma hep birbirinin aynı noksanlıkta kişiler mi çıkıyordu yoksa senin dediğin gibi bana temas eden, gerçekten de rengini ya da saydamlığını mı yitiriyordu? Hiçbir zaman emin olamayacağız. Zaten artık önemi yok. Karamsarlığımı, kibrimi, öfkemi, ruhsuzluğumu neyim varsa yanında cehenneme götürdün. Varlığında alıştığım mutsuzluk bile gidişinle yok oldu. Devasa bir hiç var artık sahnede. Hiçlikten umut türetme hokkabazıyım artık ben. Kendine bir faydası yokken bile milyonlara ahkam kesme cürretini gösteren bir zavallı.
   İşte gösterimiz başlıyor;
  -Konferansımıza hoşgeldiniz sayın önemli, pek değerli yardımcıları ve sevgili kuyruk takımı. Hayat, hayatla bağdaşık şeyleri yok sayabilme dürtüsünü insani bir merakla hiçe sayarak, karşına çıkan her bir şeyi “şey” olmaktan çıkarmaya çabalama, öğrenme denilen dipsiz kuyuya dalıp da hasarsız çıkabilmeyi umma ve kendi şahsına aşıkken dünyanın odak noktasında, zatı muhteremlerinin bulunmadığı tevazusunu her bir fırsatta gösterebilme arzusu ile yanıp tutuşuyormuş gibi yapmalardan ibarettir. Demem o ki, yaşamayı gözünüzde bu kadar büyütmeyiniz efendim. Altı ölüm, üstü hayat, birkaç katman yukarıya çık, yine ölüm. İsteseniz de farkınızı ortaya koyamazsınız çünkü farkınız yok benden, ondan…
   Kraliyet locasından dört ana tonda yuuuuuh! sesleri yükselerek tavandaki avizenin kristallerini titretiyor.
  Ben ise kendinden emin, zeminden gelen barok gıcırtılara da artık aldırış etmeyerek sahneden iniyorum. Çıkışta Ferenc Liszt’e yan bir bakış atıp otelime doğru ilerliyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder