Her basamakta, gıcırdaması
geçmeyecek bir sahneye doğru yol aldığımı tekrar tekrar fark ediyorum. Ortam
puslu. Tavandan büyükçe bir avizenin neresine ait olduğu belirsiz bir kayış
sarkıyor.
Yüksek kubbeli binanın
duvarlarında hafiften bir esinti var. Yılların köşe arası tozunu temizlemeye gücü
yetmeyecek derecede zavallı bir esinti bu. Havada asıl duran toz zerreciklerini
de önüne katıp ciğerlerimde son bulan, kaderi noksan bir esinti.
Hayatımın herhangi bir
aşamasında bana temas etmiş olan herhangi biri gibi. İsimsiz, yalın, özünden
kopuk, yapmacık ve dört duvar arasında kayıp.
Karşıma hep birbirinin aynı
noksanlıkta kişiler mi çıkıyordu yoksa senin dediğin gibi bana temas eden,
gerçekten de rengini ya da saydamlığını mı yitiriyordu? Hiçbir zaman emin
olamayacağız. Zaten artık önemi yok. Karamsarlığımı, kibrimi, öfkemi,
ruhsuzluğumu neyim varsa yanında cehenneme götürdün. Varlığında alıştığım
mutsuzluk bile gidişinle yok oldu. Devasa bir hiç var artık sahnede. Hiçlikten
umut türetme hokkabazıyım artık ben. Kendine bir faydası yokken bile milyonlara
ahkam kesme cürretini gösteren bir zavallı.
İşte gösterimiz başlıyor;
-Konferansımıza
hoşgeldiniz sayın önemli, pek değerli yardımcıları ve sevgili kuyruk takımı. Hayat,
hayatla bağdaşık şeyleri yok sayabilme dürtüsünü insani bir merakla hiçe
sayarak, karşına çıkan her bir şeyi “şey” olmaktan çıkarmaya çabalama, öğrenme
denilen dipsiz kuyuya dalıp da hasarsız çıkabilmeyi umma ve kendi şahsına
aşıkken dünyanın odak noktasında, zatı muhteremlerinin bulunmadığı tevazusunu
her bir fırsatta gösterebilme arzusu ile yanıp tutuşuyormuş gibi yapmalardan
ibarettir. Demem o ki, yaşamayı gözünüzde bu kadar büyütmeyiniz efendim. Altı
ölüm, üstü hayat, birkaç katman yukarıya çık, yine ölüm. İsteseniz de farkınızı
ortaya koyamazsınız çünkü farkınız yok benden, ondan…
Kraliyet locasından dört ana tonda yuuuuuh!
sesleri yükselerek tavandaki avizenin kristallerini titretiyor.
Ben ise kendinden
emin, zeminden gelen barok gıcırtılara da artık aldırış etmeyerek sahneden
iniyorum. Çıkışta Ferenc Liszt’e yan bir bakış atıp otelime doğru ilerliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder