Evimin
bulunduğu sokağa girdiğimde saat yediye geliyordu. Arabayı apartmanın önüne,
bahçe kapısı ile otoparka inen yolun arasına park ettim. Kontağı kapattım,
dışarıya çıktım. Bahçe kapısından girmek üzereydim ki birinci katta oturan, doksanlık
Hikmet Amca pencerede belirdi. Görmezden gelip hızlandım. O ise yaşının çizdiği
sınırı aşan bir çeviklikle pencereyi açıp, kafasını çoktan dışarıya uzatmıştı.
İncecik boynunu
saran sarkık deri katlantıları, birbirine paralel hatlar üzerinde göğsünden,
sivri sakallarla kaplı çenesine doğru uzanıyordu. Bu haliyle başını kabuğundan
çıkarmış olan bir kaplumbağaya benzediğini düşündüm. Sarf ettiği ani ve de
yoğun çabanın da etkisiyle soluk soluğa kalmıştı. Yıllar içerisinde büyümeye
devam etmiş, deliklerinden siyahlı beyazlı kılların fışkırdığı kaba burnu,
nefes aldıkça kabarıyor, burun kanatları dudaklarının üzerinde şemsiye misali
açılıyordu. Ufacık gözlerini çevreleyen pörsümüş göz kapakları kan çanağına
dönmüştü.
Titrek ve de hırıltılar
arasından zor seçilen cılız bir sesle beni yakınına çağırdı. “Buyur Amca!” dedim. Romatizma
ilaçlarının bittiğini, her yerinin ağrıdığını, ağrılarından dolayı da gece
gündüz ağladığını ve gözüne hiç uyku girmediğini söyledi. “Yarın yazar, getiririm.” Dedim. Buruşuk dudaklarının arasından
çıkan, memnuniyetsizliğini belirtir bir puflama sonrası, evimde ilaç olup
olmadığını sordu. Ben de yukarı çıkınca
bakacağımı, eğer bulursam getireceğimi söyleyip yoluma devam ettim.
Asansörün
bozuk olduğunu gördüğümde, bu evde oturmaktaki ısrarından vazgeçmeyen Berna’ya içten
içe saydırdım. Üçüncü kattaki daireye çıkıp kapıyı açtım, ayakkabılarımı
çıkarmak üzere içeri girdim. Kapıyı tekrar kapattıktan sonra, nöbetten kalma
kirli kıyafetlerle dolu poşeti koridorun köşesine fırlattım. Nikah
fotoğraflarımız, yıllardır koridorun duvarında asılı durmaktaydı. Onu indirmem
gerekip gerekmediğini kısacık bir süre düşündükten sonra, uğraşmaya
gerekmeyeceğini fark ettim. Nihat’ı arayıp yarım saat sonra orada olacağımı, o saate
müşteri almamasını söyledim. B&Q
barı aradım ve “9 gibi.” Dedim. Her
zamanki yeri ayarlayacaklardı. Daha önce Ömür’ü oraya hiç götürmemiştim ama bu
gece farklıydı, farklı olmalıydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder